Yakın Tarihe Dönüş – Zaman Makinası
Türkiye’de 1980 İhtilali’nden sonra doğan alt kültür beraberinde tribün taraftarlığının doruğuna çıkmasını sağladı.
Sabahlayan tayfanın haberleşmesi bir gün önceden başlardı . Yakın olan semtlerin önde gelenleriyle haber salınır , bir gün sonra hangi saatte , nerede olunacağı kararlaştırılırdı. Ve sözler tutulur.. İstenilen tribün alınırdı . Spor Sergide Sosyete’yi , Kemik Suyu Çorba’yı , Kızıltoprak’da ki Bakkal’ın sabah saat 06:00’da ekmek kavgasını , Bostancı çıkışından Feneryolu’na kadar yürüdüğün o yolu , P.Cevat’ı bir de demirlerdeki , ooo cıstırı cıstırı diye başlayan tezahüratını , bir başka şehire gitmek için beklediğin kısa gecenin ardından hareket eden topluluğu ve en yakınında ki dostunun gülümsemesini hatırlat ! Ve kısa girişimizi tamamlayalım…
İlk Türk futbol kulübünün taraftarının , taraftarlığın bu denli ateşlendiği bir dönemde takımından desteği çekeceğini kimse bekleyemezdi . Özellikle çocukken Gazi Paşa’nın Moda’da saçını düzeltip sevdiği için futbol yaşantısı boyunca topa kafasıyla vurmamış Fikret Arıcan’ın başkanlık döneminde Fenerbahçe taraftarın il dışlarına çıkmayı rutin haline kavuşturmuştu çoktan.
Semtlerinin haberleşme zincirini kuvvetlendirmesiyle Eskişehir , Zonguldak , İzmir gibi şehirler birer birer feth olunmaya başlandı ve böylece belli kemik kadrolar oluştu.
1991’de Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra şekil alan Yeni Düzen’in içinde futbolda vardı artık . Bu Dünya düzeninde kuvvetlenen ve kendinden söz ettiren büyük futbol piyasası , sistemler üzerinde nasıl söz sahibi ise Türkiye ve onun manevi başkenti İstanbul üzerinde de Fenerbahçe’nin hükmü gümbür gümbür hissedilir hâle çoktan gelmişti . Fenerbahçe tribününün 1989 şampiyonluğundan Rio de Janerio’daki karnavallar edasında çıkması o dönemin İstanbul’undaki hakimiyetinin de kanıtıydı ve 1990’lar boyunca taraftarının ne denli söz sahibi olacağının bir nevî habercisi gibiydi.
Ne olursa olsun canlı kalacak bir ruh vardı artık ve değişen rejimler , sistemler , baskılar ve zorluklar o ruhaniyetin önünde engel olamayacaktı . Ve artık bu olgu zaman kavramını da dışlar , hiç kimseyi duymaz hâle gelerek önündeki birer birer engelleri geçerek milenyum çağında yeni nesillere emanetini bıraktı.. Kâh bahar , kâh 5 metre karlı kıyametlerde ;
Titretti yine ruy-i zemin arş-ı semayı..
derlemedir..